siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Akil Adamlara Neden Karşıyım?

Bir soru ile başlayalım. "akil adamlar komisyonu" önerisini ilk dillendiren kimdi?
Garip gelecek ama akil adamlar fikrini ortaya ilk atan Chp ve Kemal Kılıçdaroğlu idi. İsmi olarak benzer olmasına rağmen bugünkü akil adam organizasyonunun ve görevinin Chp'nin ortaya attığı görüşle alakası yok. Neden karşıyım/karşıyız bir de ona bakalım.

Chp'nin önerdiği akil adamların görevi şuydu, belli yörelerin sevilen, sayılan, halkla ilişkisi iyi olan kişileri bir grup kuracak ve bu grup sokağa inerek halkın nabzını tutacaktı. Kendi görüşlerini halka aktaracak, halkın düşüncelerini ve görüşlerini de süzerek bir rapor haline getirip meclise sunacaktı. Peki bugünkü hükümet borazanlığı yapan sakil adamların bu fikirle en ufak bir ilgisi var mı, yok.

Akp Chp'nin tüm önerilerine kulak tıkamaktan başka bir şey yapmadı. Hatta ve hatta; Kılıçdaroğlu diyalog çağrısı yaptığında Bdp ve Chp ittifakından bahsedip Chp'yi Pkk'nın vagonu olmakla suçladı. Silahlar sussun diyenlere, ret cevabı verip sınır ötesi harekat izni alıp, Pkk kamplarını bombaladı.

Neden sonra günümüze geldiğimizde Akp yine çark edip, bu sefer de barış lafını ağzına doladı. Diyalogdan ve silahların susmasından bahsetmeye başladı. Pkk ile görüştüğünü iddia edenlere ateş püskürüp, kısa süre sonra "görüşürüz size ne?" tavrı takındı. Öcalan bir anda siyasal muhatap ilan edilip, devlet tarafından "Kürt Halkı Temsilcisi" nişanesi takıldı, garip ama devlet eliyle.

Sürecin gelişimini özetlemeye çalıştım. Sizce de bu kadar kısa sürede,  Erdoğan ve hükümet söyleminin bu kadar değişmesi normal mi? Değil, bu işin içinde bir iş var. Bu işin içinde Amerika parmağı var.

Şimdi gelelim akil adamlarımıza, İslamcı/Kürtçü tayfasından seçilmiş; tarafsız/halktan taraf olamayacak adeta militan köşe yazarı-düşünür-yazarlarla bu iş olmaz. Toplumla aynı telaşı, aynı dertleri ve çekinceleri taşımayan, sadece çıkarlarına göre konum alan bu insanlar akil falan olamaz. Tek dertleri iktidara olabildiğince yakın olup, kendileri güvenceye almak olan bu adamların toplum tarafından sevilmediği de bir gerçek. Nereye gitseler protesto edilip yuhalanacakları gerçek.

Ülke zor duruma düşse emin olun ilk kaçanlar şimdi köşelerinde ahkam kesen sözde akil adamlardır. Bunların derdi ülkenin hali değil, deri cüzdanları ve sağlam konumlardır. Tek görevleri var. Hükümete olabildiğince zaman kazandırıp halkı uyutmak, kandırmak, iktidar propagandası yapmak. Eğer dertleri 2. paragrafta bahsettiğim gibi olsaydı zaten bu kadro kurulmazdı.

Ağzından salyalar saçarak Türklüğe nefret kusan, vatan-millet kavramından bihaber, kişiliksiz kuklalar unutmasın; tarih bu rezaleti de not düşüyor bir yerlere. Aşağıladığınız, hor gördüğünüz, sömürdüğünüz Türk mileti sizi de alaşağı edip yere serecek. Şimdilik sefanızı sürün. Follow my blog with Bloglovin

Akil Adamlar Tiyatrosu

Akil adamlar denen güruh ortaya çıktığından beri hemen her gün haberler yapılıyor. Çoğunun belli bir senaryoya göre tezgahlanan hikayeler olduğu o kadar açık ki. Yine ve yine basın kullanılarak dimağlara taciz başladı. Amaç tabiki algıları bulandırıp istenilen frekansa ayarlamak.

Daha önce Akil Adamların Amacı NE? yazımda da vurgulamıştım. Bu oyunun, bu saçmalığın amacı halkı yapılmak istenen oyuna alet etmek; "Halk istedi biz yaptık" yalanına zemin hazırlamak.  Hayır halk istemiyor, %58 destek var dersen eğer neye dayanarak bu saptamaya ulaştın derler adama. Farkında olmadan referandum falan mı yaptınız? Ya da yandaş şirketlerden birine ısmarlama anket mi yaptırdınız? Muhtemelen ikincisi.

Takip edenler mutlaka izlemiştir, Mardin konulu bir haberde tema şuydu; "Barış süreci etkisi ile oluşan olumlu hava ile şehre gelen turist sayısı arttı". Bu tema çevresinde yapılan(daha doğrusu yazılan) haberde benzer "barış süreci" vurgusu 5-6 kez yapıldı. Oradaki 3-4 esnafla da konuşularak bu tez sağlamlaştırıldı. Basın bu kadar adi olmamalı. Ismarlama haber yapıyorsunuz bari inandırıcı olsun be kardeşim. İki iddia var; 1- turist sayısı arttı, 2-Bu artış barış sürecine bağlı. İlki tamam da ikinci yargıya nereden ulaştınız? Cevap yok.

Hatırlarsanız Trt geçen seneye kadar her yaz başı, tam bu aralarda bir haber okurdu. "Pkk terör örgütü bitme noktasına geldi".  Her yıl papağan gibi tekrarlanan basmakalıp bu cümleyel terörün bitmeyeceği anlaşıldı sanırım. Ama şunu da anlamalısınız; barış süreci, barış süreci diyerek de Pkk bitmez. Pkk ancak ve ancak uzun soluklu ve amansız bir silahlı mücadele sonucu bitirilir. Bittiği 2000'li yıllara bakınız, anlayacaksınız.

Tekrar (s)akil adamlar meselesine gelirsek ilkeli(!)  basınımızın yine ısmarlama haberdeki başarısını göreceksiniz. Tüm illerde aynı sahne, 3-4 vatandaş; yanlarında (s)akil adamlar oturmuşlar. Ortam samimi, anadolu şivesi konuşan bir kadın "terör bitsin, kan akmasın" tarzı bir şeyler geveliyor. Ve bunu da halkın %58'i süreci destekliyor diye yutmamızı bekliyorsunuz.

Daha çok bekleyeceksiniz. Beyzbol sopasından korkuyorsan, camiye imam olacaktın koçum.

Saçmalama Özgürlüğü

Fazıl Say biliyorsunuz bu hafta içinde de açıklandığı gibi, bir çift dize paylaşması sonucunda 10 ay hapis cezası aldı. Tabiki Akp'li bakanlar da bu kararla ilgili açıklama yapma yarışına girdi. En ironik açıklama ise Egemen Bağış'tan geldi. "Saçmalama özgürlüğü!"
"'Keşke mahkeme, Say kararını 'saçmalama özgürlüğü' olarak değerlendirseydi'
Sanırım böyle bir ironi ülkedeki özgürlük alanının ne kadar geniş oluğunu ortaya koyuyor. Beğenemdiği/hoşuna gitmeyen her düşünceye saçma diyip işin içinden sıyrılmak cahil ve aymazların işidir. Ünlü bir sözdür, "Sana katılmıyorum ama sana saygı duyuyorum". Akp'liler bunu unutalı çok oldu. Azınlık olduğu-güçsüz olduğu vakit saygı bekleyip, gücü eline aldığında ise aynı zamanda saygıyı da unutan insanlara bir söz söylenebilir. "Ben sana bakan olamazsın demedim, adam olamazsın dedim".

Diğer bir açıdan saçmalama özgürlüğünden bahsedeceksek bu özgürlükten en çok faydalananın da yine hükümetimizin değerli bakanları olduğu ortada iken; böyle bir söz etmek sanırım kendi ayağına sıkmaktır. Eskide de çok örnek var ama birkaç gün önce, ilacı Türkiye'de olmadığı için Erdoğan Bayraktar'a yakınan kıza; bakanın para vereyim de git üslubu(üslupsuzluğu) takıması saçmalama değil de nedir? "Takla at da görelimler"ler, "Ananı da al git"ler, "Kız mıdır kadın mıdır bilemem"ler, "Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi"ler havada uçuşurken sayın bakanımız Bağış'ın en ufak aykırı görüşü saçma diye nitelendirmesi anlamsız kalıyor.

Bu ülkeye bu kadar saçmalık yetmez gibi bir de Öcalan'ın devletle, meclisle, terörist yuvası Kandil'le adeta bir mektup arkadaşı haline getirilmesinin sorumlusu bir hükümet varken bence Egemen paşam pek konuşmasın. Saçmalamanın kitabını biliyoruz ki siz yazdınız.

Bu ülkede saçmalamak özgür olmasın arkadaş, yasaklansın! Özellikle de devleti yönetme noktasına gelen hayasızların fütursuzca konuşup, her lafında hakaret, her lafında ayrı gaf yapması yasaklansın. Bu ülkede vatandaşla dalga geçmek, sesini duyurmak isteyen vatandaşı korumalarla yaka paça hapise tıkmak da yasaklansın hazır.

Tek ürettiği din temelli bağnazlık ve sindirme politikası olanlar, tek yaptığı Amerika ve büyük güçlerin maşalığı olan bir hükümetin üyelerinin; kendilerini iktidardan etmeye yönelik meşru/gayrımeşru harekete tahammülsüzlüğü yetmedi mi artık? Ele geçirdikleri hukuk sistemi, tamamen kadrolaştıkları polis hiyerarşisi ve tamamen sindirdikleri Ordu ile daha ne yapacaklar, ne kadar tahammül sınırlarını zorlayacaklar merak içerisindeyim.

Terör Örgütü ile Barış Pazarlığı

Sözü bile kulağa garip geliyor değil mi, terör örgütü ile barış konuşmak?
Nasıl olabilir diye düşünüyor insan.

Terör örgütünün amacı belli, kendi hakimiyetinde bir kurtarılmış bölge yaratıp gücünü ilan etmek. Hiçbir terör örgütünün amacı bir halkı ya da biz bölgeyi özgür, bağımsız yapmak için uğraşmaz, insan hakkından bahsedemez, varlığı zaten en temel hakka karşıdır, yaşama hakkına.

Ama oluşan öyle bir hava var ki, sanarsın ki Pkk Kürtleri özgür ve bağımsız yapmak için kuruldu. Hayır hayır, Pkk kendi hakimiyetinde bir alan kurup oligarşik bir yapı oluşturmak hedefinde. Bunun için her yolu meşru görüyor. Katliamlar, bombalı eylemler, her türlü pusu, kaçakçılık, uyuşturu ticareti ve daha neler.

Şimdi bazıları kalkmış, tam teşekküllü bu suç örgütünün Kürt halkının çıkarlarını korumak için kurulduğunu, Kürt dilinin konuşulmasını sağladığını ve Kürtlere özgürlük vaadettiğini söylüyor. Çok net soruyorum, suça, kana, pisliğe bu kadar, dibine kadar batmış bir terör örgütü kime, ne, nasıl özgürlük sağlayabilir?

Devletin düştüğü çaresiz ve acınılası duruma bakın ki bitirmediği/bitiremediği terör için terör örgütünün kurucusuna başvuruyor. "Apo gel bizi kurtar" Türk ulusu bu kadar rezil edilmemişti, milli irade bu kadar oyuncak olmamıştı. Bu millet bunu haketmiyor Erdoğan, haketmiyor.

Analar ağlamasın, barış olsun demogojisiyle sadece gözü körleri ve 3-5 cahil evkadınını kandırırsın. Gerekirse savaş bin yıl devam eder ama terörle masaya oturulmaz. Gerekirse, gerektiği kadar devam eder. Haysiyetsiz bir barış, şerefli bir savaştan kat kat rezildir.

İçimizdeki Tek Adam Arzusu

Sanırım tek adam/diktatör arzusu Osmanlı devrinden, belki de daha önceden beri adeta genlerimize işlemiş bir özelliğimiz. Hep istiyoruz ki bir adam çıksın ve her şeyi halletsin, ülkeyi kurtarsın, halkı zengin ve mutlu yaşatsın. İstiyoruz ki o adam kusursuz ve mükemmel olsun...

Dediğim gibi genlerimize işlemiş gibi, Osmanlı'dan, son monarşi devletinden 80-90 yıl sonra bile bu istek içimizde var. Ve Erdoğan da bu toplumsal isteğin günümüzde vücut bulmuş hali. Dindar, namuslu, güçlü halktan yana, her zaman en iyisini yapan; belki biraz abartı olacak gibi "ADETA TANRI GİBİ GÜÇLÜ VE ADİL".

Evet unutmayalım "Erdoğan'a dokunmak ibadettir" diyenler oldu yakın geçmişte. "Erdoğan bizim daimi başbakanımızdır" diyenler oldu. Bunlar basit dalkavuklardan öte bir bilinçaltı yansıması bana kalırsa.

Burada güncel olduğu için başbakan örneğinden gittim ama siyasi tarihimiz tek adamlarla dolu değil mi? Özal mesela, Sonu idama giden  Menderes mesela. Burada sağ görüşlü liderleri örnek versem de aslında Atatürk de bizim tek adam arzumuzlu idealize edilip ilkokuldan üniversiteye kadar anlatılmadı mı bize.

"Atatürk geldi düşmanı yendi/ Bu güzel yurdu bizlere verdi"

Aslına bakarsak Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını vermemiz de bu idealize ve adeta süper kahraman lider anlayışımızın yansıması. Burada yanlış algılama olmasını istemem. Atatürk benim gözümde ulusumuzun lideri, büyük bir önderdir. Ama biz insanları demin de bahsettiğim gibi adeta süper kahraman kılıfına sokar, onlara delicesine hayranlık beslersek gün gelir bu romantizmden sıyrılamaz hale geliriz. Bu hayranlık O'nun yanlışlarını dahi görmemizi engeller ve toplumu gözü kapalı hale getirir.

Deminden beri bahsettiklerimizi düşünürsek Erdoğan özellikle muhafazakar, köyden kente göçen ve kapalı çevrelerde yaşayan düşük gelirli halk için bir süperkahraman. Vurur döker, yıkar parçalar. Bu onun hakkıdır ve bu onu halk için yapar. Bunlar bir diktatör istediğimizi gösteriyor, bir başbakan değil.

Demokrasi böyle bir şey değil, en azından 21. yüzyıl şartlarında. Günümüz; bürokrasinin iş gördüğü, devletin her alana yayılan kademelerinin hizmetkar devlet anlayışıyla iş yaptığı, herkese el uzatan bir devlet.

Erdoğan Ne Demeye Çalışıyor?

Erdoğan Moğolistan gezisi yaptığı şu günlerde, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında sorulan bir soruya, "Cumhuriyet hükümeti'nin isteği doğrultusunda adımlar atılacak" cevabını verdi.


Başbakan ne demek istedi muamma, ama yeni ve farklı şeyler olacağı açık olarak gözüküyor. Önceden beri inatla Türk Milleti yerine bu millet ifaddesini kullanan Erdoğan artık Türkiye Cumhuiyeti ifadesinden de vazgeçiyor sanırız. Bu tanımı ilk kez söylemesi, hele de bugünlerde tesadüf değil, planlanmış bir adım gibi gözüküyor.

İkinci dikkat çekici bir nokta, TSK'nın hükümet isteği doğrultusunda atacağı adımlar ne olacak? Muhtenmelen Pkk'nın çekilmesi olayına TSK'nın müsade edeceği ve serbestlik alanı tanıyacağı fikri çıkıyor ortaya.

Silah bırakmadığı halde, sanki silah bırakıyormuş gibi gösterilen Pkk, artık siyasetimizi ve orduyu tamamen etkisi altına almış gözüküyor. Bu günleri görmek gerçekten acı verici. Öcalan barış metninde bile çapulcu sürüsü Pkk ile koca ülkeyi tehtit etmekten geri durmuyor ve bu metin barış metni olarak alkış durulan bir metin oluyor.

Gerçekten rezaletin son noktası...