Neden Blogger?

Bazen kendi kendime soruyorum bu soruyu, neden Blogger kullanıyorum? Bir değil pek çok cevabı var ve pek çoğu da tatmin edici. Her ne kadar bir çok Blogger kullanıcısı sonradan Wordpress'e geçse de sanırım ben hep Blogger'cı kalacağım.

Öncelikle Blogger birçok blog yazarının yazmaya attığı ilk adımdır. Basit bir adım değil bu, internette kullanıcı, alıcı taraf olmaktan karşı tarafa geçip içerik üretici olmak büyük bir adım. Ve bu noktada Blogger özellikle basit yapısı ve kolayca bir Gmail hesabıyla göndermeye başlanmasıyla bir değil, bir kaç adım önde. Kolayca eklenen gadgetler, yüzlerce sitede binlerce tema olanağıyla Blogger bu işe ilk adım atanlara geniş bir hazne sağlıyor.

Diğer bir büyük artı da Blogger'ın bir Google İmparatorluğu parçası olması. Bu yönüyle aramalarda ve seo(arama motoru optimizasyonu) konusunda yine bir kaç adım önde. Bu ne demek, ilgili aramalarda blogunuz önlerde gözükecek demek, yani daha çok ziyaretçi çekecek. Bununla bağlantılı diğer bir artı da ileri derece Adsense entegrasyonu. Adsense Google'ın site sahipleri için reklam servisi. Bu servis sayesinde blogunuza reklam alıp ziyaretçi kitlenizi paraya çevirebileceksiniz. Büyük paralar vaadetmese de yeni başlayanlar için büyük bir teşvik sebebi.

Blogger ileri düzey kullanıcılar için de yeterli. Şablonlarınızı html düzenleyerek hem hazır şablonları istediğiniz gibi düzenleyebilir, hem de sıfırdan kendi tasarım şablonlarınızı oluşturabilirsiniz. Yani hazır temalara mahkum değilsiniz. Blogger yine bu konuda da çok esnek.

Blogger sürekli gelişiyor. Blogger geliştirici blogu da bunları düzenli olarak duyuruyor. Mesela en son olarak ileri düzey kullanıcıların çok kullandığı html editör alanı yenilendi ve birçok gelişkin özelliğe kavuştu. Bundan 1 sene önce de tüm arayüz tasarımını değiştirerek modern bir yapıya kavuşmuştu. Örneğin istatistik alanında Blogger'ın yerleşik istatistik alanı yeterli sayılabilir. Ama daha ayrıntılı istatistikler için bir başka Google ürünü, Google Analitics'i de kullanabilirsiniz. Umarım bir yazıda da bu ürünle ilgili yazacağım, çünkü bu sistem kullanılarak büyük işler başarılabilir.

Blogger ücretsiz. Sanırım Wordpress'e oranla en büyük artısı bedava ve basit olması. Bir host almak, bir domain edinmek, hosta Wordpress kurmak çoğu insan için fazlasıyla zahmetli ve maliyetli. Yeni başlayan birisi için fazlasıyla zor. Tabi blogspot subdomaininden kurtulup, yılda 10-15 $'a kendi domaininizi de alabilirsiniz. Bunun da seo'da büyük artısı olduğu bilinen bir şey.

Özetlersek Blogger sürekli gelişen, her kitleden kullanıcıya hitap eden ve esnek bir sistem.
Tabiki internetin hakimi olan Google'ın da güvencesi ve desteği de yadsınamaz.

Yalnız Yaşamak Hakkında

Blogumda fazlaca kişisel şeyler yazmayı sevmesem de; 1,5 yıllık deneyimli bir "yalnız  yaşayan" olarak bu konuda yazmayı uzun zamandır düşünüyordum. Anlatacaklarım genel olarak kendi yaşadıklarım ve çevremdekilerden gördüklerim olacak.

Nedir yalnız yaşamak? Kimi zaman dünyanın en huzurlu şeyi olabilir, kimi zaman da en berbat durum olabilir. Tabiki bu biraz da "yanlız yaşayan"ın sosyal çevresine bağlı.

Yalnız yaşamak, 
Kimi zaman 5 litrelik damacanadan su içmektir,
Yemeği tabağa koymaya gerek kalmadan tencereden yemektir,
Giyinirken-soyunurken kapı kapatmaya/odaya gitmeye gerek duymamaktır,
Müziğin sesini keyfine göre açmaktır,
İnternet kotasını tek başına doldurmaktır, kotayı paylaşmaya gerek duymamaktır,
Sınav zamanları yalnızlıktan tek başına konuştuğunu farketmektir,
İç sesinle konuşmaktan kendi sesine yabancılaşmaktır,
Bulaşık sırasının hep sende olmasıdır, daha doğrusu bulaşık sırası olmamasıdır,
Sofra adabı denen şeyin tamamen anlamsız kalmasıdır,
Çay suyunu kendin koymak, çayı kendin demlemektir,
Kumandada totoliter bir hakimiyet kurmaktır,
Kalabalık bir eve gittiğinde bunalmaktır,
Yatmadan önce iyi geceler diyecek kimsenin olmaması ve ışığı kapatıp yatmaktır.

Dinler Ne İçin Var?

Evet sorumuz net aslında, dinler ne için var?
Monoteist, Politeist ya da felsefi akımlardan ortaya çıkmış yüzlerce din var tarih sürecinde. Ne işe yaradı bu dinler? Vaadettikleri gibi mutluluğa, nirvanaya ulaştırdı mı acaba?

Dinler böyle birçok soruya gerçek bir cevap veremiyorlar. Sonuçta "öbür taraf"tan kafasında baltayla gelen yok! Sadece soyut vaatler, tehtitler. Sanırım ölmeden de hiçbirimiz emin olamayacağız...

Bir düşünelim, şu an din denen kavramın püff diye uçtuğunu? Kaybımız ne olacaktı?
Sanıyorum ki şu andan tek kaybımız binlerce cami, kilise, havra, sinagog olacaktı. Başka da eksiğimiz olacağını sanmıyorum. Birçoklarının iddia ettiği gibi kaos, yıkım, ölüm, acı gibi bir şey olacağını iddia etmesin, şu an için de yeterince kötülük var.

#Garip değil mi?


Başbakanı bir şiirden dolayı hapis yattıği iddia edilen ülkede bir başkası yazdığı 2 dize yüzünden ceza alıyor, hem de yıllar sonra. Garip değil mi?

Her konuda ileri gittiğimiz iddiası olan ülkede yıllar sonra aynı akıtbet yaşanıyor. Yani ilerliyoruz, ileri demokrasi, özgürlükler anayasası diye ağlayanların döneminde 2 dizenin cezası 10 ay oluyor. Garip değil mi?

İnsanlar "Eh iyi canım, 10 aymış. Zaten ertelenmiş, uzatmanın alemi yok" diyorken,
hala onlarca insan sedece düşünmek ve yazmaktan hapiste. Garip değil mi?

Özgür fikirleri beyan etmek sadece iktidar partisi görüşlerine ters düşmüyorsa özgür. Ve sene 2013 olmuş.

Ulan bu da mı garip değil?

Yorgunum Mütemadiyen.

Hayat, garip bir koşu. Sonunu bilmediğimiz bir yol gibi.

Belki bilsem 80'ime kadar yaşayacağım, belki bilsem mutlu olacağımı, daha dirayetli olabilirdim. Emin olabilseydim başaracağıma belki daha sıkı tutunabilirdim.

Ama bilmiyorum, bilmiyorum işte. Sorun da burada. O kadar çok bilmediğim, o kadar çok merak edip bulamadığım, o kadar çok cevapsız sorum varken, daha fazla dayanmak zor. Bellki de bu yüzden mütemadiyen yorgun, mütemadiye mutsuz ve yine mütemadiye arsızım.

Çok bilinmeyenli bir denklemin bilinmeyeni gibi ve bilemeyeceği gibiyiz hepimiz. Bu kadar çok karanlık nokta olmasa elimizde fenerlerle koşmanın anlamı kalır mıydı acaba? Ya da cevapları olsa tüm sorularımızın bu kadar çok koşturur muyduk hayat yolunda?

Ve acaba bu kadar yorgun olur muyduk sorularımızın cevapları avucumuzun içinde olsa?
Son noktayı koymaya ne kadar var acaba?

Kadına Şiddet ve Devleti Rolü

Her yerden kadına şiddet haberleri gelirken, bir aklı evvel çıkıp akıllı kadın dayak yemez diyebiliyor ülkemde. Hani utanma, arlanma da yok. Asıl garibi ondan sonra da kadına şiddeti eleştiren bir kampanyada poz verebiliyor. Ne kadar yapmacık ve sahte.

Kadına şiddetin bu seviyelere dek gelip neredeyse gün aşırı kadın cinayeti olması şaşırtmıyor. Şu günlerde bile hala korunma isteyip dilekçe veren kadınların, devlet tarafından korunmadığını ve darp edildiğini ve daha kötüsü öldürüldüğünü duyuyoruz. Ve hala kadınlarımızı eğitelim deniyor ama eğitimli ve devletten yardım isteyen kadın bile öldürülüyor. Bırakın şu yalanı,kadınını korumayan devlet/polis varken bu sorun çözülmez. Ve yine bu durumdaki bir ülkeden Kadın Bakanlığı'ndan kadın adı çıkarılıp yerine aile konuyor.

Öyle ya aile bozulmasın diye sözde karakolda barıştırılıp daha sonra cenazesi çıkan onlarca kadın var. Öyle ya kürtaj hakkı bile kadının elinden alınmaya çalışılıyor. Sürekli 3 çocuk tavsiyesi yapılıyor paşamız tarafından.

Toplumumuzda öyle bir kanı oluşmuş ki ne yazık ki, şiddetin ne olduğu bile bilinmiyor. Şiddet inkar ediliyor en başta. Onlarca kadınımız kapalı kapılar ardında cehennemi yaşıyor. Belki hunharca öldürülünce haberimiz oluyor çilesinden belki hiç olmuyor.

Şiddetin ve gücün kutsallaştırıldığı kültürümüzde her sorunun ve çözümsüzlüğün sonucu şiddetle bitiyor. Hala uygar bir toplum olamadığımız için boşanma bir hak olarak görülmüyor. Kadın mal olarak görülüyor, iradesiz kabul ediliyor. Ne acı ki Güneydoğu kökenli berdel gibi iğrenç adetler hala devam ediyor.

Hep şu İslam kültürünün uzantısı bunlar. Toplumu saran muhafazakarlık/geri kafalılık/ilk çağ mantığı bir türlü tam olarak temizlenemedi. Ne zaman temizlenir bilinmez. Ama o güne kadar devlet ve devletin erkleri bu sorunu görmezden gelmek yerine gerçekten müdahale etmeli.

Evrimi Tanımdan Evrime Düşman Olmak

Sanırım evrim teorisi kadar çok tartışılan, kabul edilen/yalanlanan başka bir teori yoktur. Yıllardır çılgınca çürütülmeye çalışılan bir teoriden bahsedioruz ve 160 yıl geçmesine rağmen her gün daha sağlamlaşan bir teori.

Peki bu ilginin sebebi ne acaba diye düşünelim? Neden görelilik teorisi, atom teorileri değil de evrim? Neden? Sebebi açık aslında halihazırda bilimsel çalışmaların çoğu cansız madde dünyasını ilgilendirirken evrim insanın nereden gelip nereye gittiğini, daha önemlisi insanın nasıl ortaya çıktığına açıklama getiriyor.

İşte tam da bu noktada tek tanrılı dinlerin(Musevilik,Hristiyanlık,İslamiyet) hakimiyet alanına müdahale ediyor ve onları son derece sağlam temellere dayanarak yıkıyor, adeta darmadağın ediyor. Yıllarca dini taassuplara ve soyut-hayali inançlara alışmış beyinlere adeta ışık tutuyor. Karanlığa alışmış yarasalara ışık tutmak gibi adeta, bilimin ışığını yakıyor.

Şu noktada eklemem gereken önemli bir şey de "evrim=insan maymundan geldi" gibi hiçbir değeri olmayan bir denklem kurulmaya çalışılması. Bunun temeli aslında 1872'ye kadar gidiyor. Ahmet Mithat Efendi, Darvin teorilerini Osmanlı zamanında ilk dile getiren ve çeviren kişi. Ta o zamanlar yaptığı "evrim=maymundan gelme" iddiası yıllarca evrimin yanlış anlaşılmasına ve hatta bu konuda konuşulmasının yasaklanmasına sebep oldu. O kadar ki 1859'da ilk basımı yapılan "Türlerin Kökeni" modern Türkiye'de ancak 1970'lerde basılabildi.

Şimdiki dincilerin çoğunlukla saldırdığı maymundan gelme iddiası evrimin teorisi değildir, zamanında yapılan bir hatanın devamıdır. Tabiki insanları evrimin yanlışlığına inandırmak için çırpınan dinci/gerici odaklarında elindeki yegane malzemedir.

Yıllardır bilimsel temeller dışında dini taasuplarla kör gözlerle bakılan evrime doğru bakmak için yapılması gereken okumaktır. Alın Darvin'in kitaplarını okuyun. Daha sonra günümüze dek yazılan kitapları okuyun. Göreceksiniz size anlatılanla gerçekler farklı. Bilim her zaman %100 doğru olduğunu iddia etmez, ama her zaman doğruya ulaşmak için çabalar. Okuyun, okuyun.

İster kabul edin/ister yalanlayın. Ama bilmediğiniz şeylere kör gözle saldırmamak için okuyun.